Küçük bir cam kesiği ya da daha fazlası...
Son zamanlarda aceleci tavırlarım yüzünden ellerimde küçük cam kesikleri oluştu. Halbuki bu aceleci tavırlarımı ciddi oranda aştığımı düşünüyordum. Ama ne acı ki bunu ancak yaralandıktan sonra fark ettim. İnsan, acı çekmeden farkındalığa erişemiyor. Ve belki de en büyük hakikatlerden biri şu: Herkese verilmiş bir acı eşiği var. Ne yaparsan yap, o eşiğe ulaşmadıkça, farkındalık kapısını aralamak pek mümkün olmuyor.
Bu yola başlarken niyetim, insanların bazı şeyleri daha pratik yollarla öğrenmesini sağlamaktı. Ama sanırım bu işin bir pratiği yok. İnsan, yoğrulmadan, yanmadan, pişmeden olamıyor. Tıpkı aceleyle pişirilen bir yemek gibi… Isıyı fazla verdiğinde dışı yanıyor ama içi hâlâ çiğ kalıyor. Olma süreci de tam böyle. Herkesin yanışı, pişmesi, olma hali farklı. Zamanı farklı, derecesi farklı, sınırları farklı.
Bazen düşünüyorum: Bu farkındalığa 10 yıl önce sahip olsaydım, hayatım nasıl olurdu? Ama sonra anlıyorum ki, şu an olduğum kişi, tüm o yanıkların, darbelerin, kesiklerin sonucu. Yaşam beni şekillendirdi, dönüştürdü, bugünkü “ben” yaptı. Peki, bunca acıyı yaşamasaydım, bugünkü farkındalığıma sahip olabilir miydim? Büyük ihtimalle hayır. Çünkü bazı hakikatleri, yalnızca yaşayarak anlayabiliyoruz.
Yanmak, pişmenin ve olmanın kaçınılmaz bir evresi.İster istemez o eşiğe ulaşıyoruz.Yanacaksak da, pembe gözlüklerle yanıyoruz belki ama o eşiği geçmeden tam anlamıyla "olamıyoruz."
Mevlana'nın deyimiyle; "Hamdım, Piştim, Yandım" Ne Demek? Mevlana'nın bu sözü, insanın ruhsal ve manevi yolculuğunu özetler. "Hamdım" saf ve farkında olmadan yaşayan insana, "piştim" farkındalığın ve öğretinin ışığında dönüşüme, "yandım" ise İlahî aşka teslim olmuş, ego ve benlikten sıyrılmış insana işaret eder.
Hangisini kabul ederseniz...
Sevgiyle
❤️🔥

Comments